18 Mart 2010 Perşembe

SİYONİST TERÖR


Bloğun önceki bölümünde Siyonistlerin, Yahudilerin Filistin'e dönüşünü 'kutsal bir hedef' olarak gördüklerini ve bunun için yapılacak savaşı da 'kutsal bir savaş' olarak nitelendirdiklerini inceledik. İsrail halkının eğitiminde bu kutsal savaş fikri çok önemli bir yer tutar. Hatta İsrail Devleti'nin önde gelen yöneticileri zaman zaman çocukların mutlaka 'Siyonist' eğitimden geçirilmeleri gerektiğini açıkça dile getirirler. Milli Eğitim Bakanı Limor Livnat'ın Aksa İntifadası'nın en şiddetli günlerinden birinde yaptığı, "Okulların İsrail'in güvenliğini sağlayan önemli unsurlardan biri olduğu ve çocukların Siyonist eğitim almaları gerektiği" açıklaması bunun örneklerinden birisidir. Siyonistler tarafından Muharref Tevrat'ın bazı açıklamaları kullanılarak hazırlanan bu eğitim sisteminde, Eski Ahit kitabının çok özel bir yeri vardır. Bu kitapta, İsrailoğullarının Yeşu önderliğinde Filistin'in yerli halkına yaptığı (veya yaptığı iddia edilen) vahşetler övgüyle anlatılmaktadır.
Roger Garaudy'nin Türkçeye Siyonizm Dosyası adıyla tercüme edilmiş olan eserinde bu anlayış şu şekilde ifade edilir:

Bugün 'kutsal savaşı' körüklemek amacıyla askeri hahamlar tarafından durmaksızın dile getirilen ve İsrail'de okullarda ders kitabı olarak okunan Yeşu'nun Kitabı (Eski Ahit, Yeşu Bölümü), ele geçirilen ülkelerde halkın kutsal amaçla yok edilmesi ve herkesin 'erkekler gibi kadınların da, çocukların da, ihtiyarların da kılıçtan geçirilmesi' üzerinde ısrarla durmaktadır.

Bu anlayışla yetişen ve yetiştirilen İsrail askerlerinin, ele geçirdikleri yerlerde yaşayan halka davranışları da bu doğrultuda olmaktadır. Bugün henüz 18 aylık bebeklerin yataklarında uyurken İsrail helikopterlerinin attığı bombalar sonrasında can vermeleri, zeytin bahçelerinde çalışan küçük kızların hiçbir gerekçe yokken üstlerine açılan ateş sonunda hayatlarını kaybetmeleri, okuldan dönen çoçukların saldırılar sonucu yaralanıp sakat kalmaları Filistin topraklarında alışılmış bir manzara haline gelmiştir. Çok sık rastlanılan bu insanlık dışı manzaraların ardında söz konusu Siyonist eğitim yatmaktadır. Nitekim bu eğitimin ve beyin yıkama metodunun İsrail vatandaşları arasında son derece etkili olduğu yapılan araştırmalar neticesinde de ortaya çıkmaktadır. İsrail'de Tel-Aviv Üniversitesi psikoloji uzmanı G. Tamarin tarafından yapılan bir testte, 4. ve 8. sınıf öğrencilerine, Yeşu Kitabı'nda anlatılan tarihi Eriha katliamı ile ilgili açıklamalar dağıtılmış ve şu soru sorulmuştur: "İsrail ordusu savaş sırasında bir Arap köyünü ele geçirdiğinde, Yeşu'nun Erihalılara yaptığını Arap halka yapmalı mıdır?" Bu soruya verilen "evet" cevabının oranı %66 ve %95 arasında değişmiştir.



İsrail Devleti yetkililerine göre, çok küçük yaşlardan itibaren çocuklara Siyonist düşünce aşılanmalıdır. Üstün ırk anlayışıyla yetişen İsrail askerlerinin Filistinlilere yönelik sert davranışları da bu vahşi telkinin bir sonucudur.
Roger Garaudy, Yeşu Kitabı'nın ve genel olarak Eski Ahit'in Siyonist terörün kaynağı olduğunu şu şekilde vurgular:
Siyasi Siyonizm, 'vaat' kavramını ve bu vaadin gerçekleşmesi için kullanılan yöntemleri Yeşu'nun kitabından çıkarmıştır. Buna göre Tanrı, Yeşu Peygambere diğer halkları yok etme emri vermiş, Yeşu da bu emri yine Tanrı'nın yardımı ile yerine getirmiştir. Aynı şekilde 'seçilmiş halk' ve Nil'den Fırat'a uzanan 'Büyük İsrail' gibi kavramlar da Yeşu'nun kitabına dayalı olup siyasi Siyonizmin temel ideolojisidir.


İsrail'in Davar isimli gazetesinde yayınlanan bir İsrailli askerin hatıraları da bu konuda önemli bir örnektir. Söz konusu asker 1948'de Dreima adlı Filistin köyünün ele geçirilmesi operasyonuna katılmış ve gördüğü vahşi manzarayı şu sözlerle dile getirmişti:

... 80-100 kadar erkek, kadın ve çocuk öldürülmüştü. Çocukları kafalarına sopalarla vurarak öldürdüler. Her evden en az bir kişinin canına kıyıldı. Köylerde erkek ve kadınlar yiyecek ve su verilmeksizin evlere kapatıldılar. Sonra da sabotajcılar gelip evleri havaya uçurdu. Bir kumandan bir ere emir vererek havaya uçurmak istediği bir evin içine iki kadın kapatmasını söyledi. Bu arada bir asker öldürmeden önce bir Arap kadının ırzına geçtiğini anlattı. Yeni doğmuş bir çocuğu olan bir Arap kadınına birkaç gün süreyle etraf temizletildikten sonra kadın ve çocuk öldürüldü. 'Harika bir adam' diye nitelendirilen iyi yetiştirilmiş, iyi bir eğitim görmüş kumandanlar aşağılık katiller haline gelmişti. Hem de gelişen korkunç olayların içinde ister istemez bu duruma düşmüş değillerdi. Aksine soykırımı ve yok etme planlarını bilinçli bir şekilde kullanıyorlardı. Onlara göre dünyada ne kadar az Arap kalsa, o kadar iyi idi...


Keskin nişancı İsrail askerleri savunmasız Filistin halkını, kadın, çocuk demeden mermi yağmuruna tutuyorlar.

Yukarıda verdiğimiz örnek, elli yıldır defalarca kez tekrar etmiş vahşet sahnelerinden sadece bir tanesidir.
İsrail Devleti'nin kurulmasından önce Filistin halkını yaşadıkları topraklardan çıkarma görevini Haganah, Irgun ve Stern çeteleri yürütüyordu. İsrailliler 1948 öncesinde bu terör örgütleri ile daha sonra da İsrail ordusu aracılığı ile tarihte eşine zor rastlanır bir terör uyguladılar. Geleceğin İsrail Başbakanlarından Irgun Terör Örgütü lideri Menahem Begin, uyguladıkları terörün stratejisini şu sözlerle tarif ediyordu: "Arapların savaşı ancak evlerinin, kadınlarının ve çocuklarının savunması üzerine kurulu olabilecek." Yani, Siyonistlerin savaşı masum halk ile olacaktı.

Gerçekten de o tarihten beri Müslümanlar evlerini, çocuklarını ve kadınlarını İsrail teröründen koruyabilmek için mücadele vermektedir. Üstelik bu terör, başta belirttiğimiz gibi İsrail Devleti'nin sistemli bir devlet politikasıdır. Ortadoğu uzmanı gazeteci Flora Lewis,International Herald Tribune'de yayınlanan makalesinde İsrail tarzı vahşeti şu şekilde tanımlar:

İsrail yetkilileri için öldürmek ve katletmek, yargılamaktan çok daha adil, net ve kesin bir yöntemdir. İsrail eski Savunma Bakanı yardımcılarından Ephraim Sneh İsrail'in bu politikasını gayet açık bir şekilde dile getirmektedir: "Eğer herhangi biri, terörist faaliyette bulunmuş ise veya böyle bir eyleme yeltenmişse, o kişi vurulmalıdır... Bu hem etkili, hem kesin, hem de adil bir yöntemdir."


Hemen belirtmek gerekir ki, İsrail'in mücadelesi Eprahim Sneh'in belirttiği gibi terörist unsurlarla sınırlı kalmamakta, İsrail bir halkı toptan kendisine hedef edinmektedir.