18 Mart 2010 Perşembe

SABRA VE ŞATİLLA KATLİAMI




 
 
 




Bu korkunç manzara bugün "Araplar beni bilirler, ben de Arapları" sözleri ile tanınan ve Müslüman Filistin halkı için "ezilmesi gereken bir böcek" gibi küstah ifadeler kullanan Ariel Şaron'un eseridir. 1967 Savaşı'nın ardından 160 bin Filistinlinin Doğu Kudüs'ü terk edip mülteci hayatı yaşamasına neden olan Şaron'un cezalandırma yöntemleri arasında Filistinlilerin evlerini bombalamak, mülteci kamplarının üzerinden buldozerle geçmek, yüzlerce Filistinli genci hiçbir gerekçe göstermeden tutuklamak ve sonra işkenceye uğratmak da vardır. Ariel Şaron'un Gazze bölgesinin güvenliğinden sorumlu olduğu dönemde ise yüzlerce kişi suikaste uğramış, binlercesi tutuklanıp sınır dışı edilmiş, yalnız Gazze'de 2 bin ev yıkılmış ve 16 bin kişi ikinci defa sürgüne gönderilmiştir. Sabra ve Şatilla katliamları dışında 1982'de İsrail'in Lübnan'ı işgali esnasında birkaç hafta içinde 14 bin insan hayatını kaybetmiş (bunların 13 bini silahsız sivillerdir), yaklaşık yarım milyon insan ise evsiz kalmıştır.

Burada bir kaç örneğini anlattığımız vahşet ve zulüm, Filistin topraklarında elli yılı aşkın süredir kesintisiz olarak devam etmektedir. Üstelik yukarıdaki örnekler çok fazla Filistinlinin aynı gün içinde hayatını yitirdiği katliamlardır. Bu örneklerin dışında 1966 yılındaki Al Sammou katliamında 18; 1975 yılında Aitharoun katliamında 9; Kawnin'de 16 kişi; 1976 yılında Hanin'de 20; Bint Jbeil'de 23; 1978 yılındaki Adloun katliamında 7; 1979 yılında Abbasieh katliamında 80; 1980 yılındaki Saida katliamında 20 Filistinli İsrail işgalci güçleri tarafından katledilmiştir. Bunların yanı sıra yıllardır hergün birkaç kişi hayatını yitirmekte ya da sakat kalmaktadır. Ayrıca her gün evler yıkılmakta, insanlar topraklarından sürülmektedir. Görülüğü gibi İsrail Devleti'nin amacı düzenli bir etnik temizlik politikasıyla Filistinlileri yıldırmak, topraklarından çıkarmak ve kendi isteklerini kabul ettirmektir.

MİLLİ GAZETE, 22.4.01

ZAMAN, 20.5.01

Tüm dünyanın gözü önünde bir halk katledilmekte, göz göre göre soykırıma tabi tutulmaktadır. Ne var ki dünya devletlerinin büyük çoğunluğu bu insanlık dışı ve vahşi uygulamaları göz ardı etmekte, İsrail'in şiddete dayalı politikasını zaman zaman "kınamak" dışında herhangi bir yaptırım uygulamamaktadır.

Öte yandan ünlü Ortadoğu uzmanı Noam Chomsky, Dünya Düzeni: Eskisi Yenisi adlı eserinde İsrail Devleti'nin Filistin halkına bakış açısını ve bunun ABD planlamacıları tarafından nasıl değerlendirdiğini ise şöyle dile getirmektedir:


Arapların ve tüm dünyanın "Kasap" lakabı ile tanıdığı
Şaron acımasızlığını her fırsatta gözler önüne sermektedir.
Filistinlilere gelince, Amerikalı stratejistler, İsrail hükümet uzmanlarının 1948'de yaptıkları, göçmenlerin ya başka bir yerde asimile edilecekleri ya da ezilecekleri şeklindeki değerlendirmesinden kuşku duymak için bir neden görmüyorlardı.Bazıları ölecek, çoğu da toplumun süprüntüsüne dönüşüp, Arap ülkelerinin en yoksul sınıflarına katılacaktır. Dolayısıyla onlar için kaygılanmaya gerek yoktur. Olaylar geliştikçe somut biçime bürünen bu temel yorumlar, günümüze kadar değişmeden sürmüştür.

İsrail ve Amerikan yetkililerinin bu öngörüsü bugün yerine getirilmiştir. Üstelik İsrail Devleti'nin, kuruluş aşamasında ve ilk yıllarında Müslüman halka karşı uyguladığı şiddet ve sindirme politikası günümüzde de tüm hızıyla devam etmektedir.
Filistinli Müslümanlar tarih boyunca pek çok Müslümanın yaşadığı sıkıntıların benzerlerini yaşamakta ve imtihan olmaktadır. Allah Kuran'da o dönemin inananlarına (İsrailoğullarına) Firavun'un yaptığı vahşeti şöyle hatırlatmaktadır:

Sizi dayanılmaz işkencelere uğrattıklarından Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. (Bakara Suresi, 49)

Elbette Allah sabredenlerin yardımcısıdır ve Allah'ın kanunu gereği, sayıları az da olsa, güçleri ve imkanları sınırlı da olsa kurtuluş her zaman samimi iman edenler içindir. Ancak unutulmamalıdır ki, bu imtihan sadece Filistin'de yaşayan Müslümanlar için değil, bu zulmü bilen ve şahit olan herkes için geçerlidir. Çünkü Müslümanlar dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, hangi koşullar altında bulunursa bulunsunlar mazluma ve zorluk içinde bulunan insanlara yardım etmekle yükümlüdürler. Ve zorda ve darda olan insana yapılacak en büyük yardım, o insanın içinde bulunduğu kötü koşulları temelden ortadan kaldırabilecek bir yardımdır. Diğer bir deyişle, Filistin'de kargaşa ve çatışmaların içinde hayatta kalma mücadelesi veren insanlar için yapılacak en büyük yardım, her türlü çatışma, kaos ve anarşiyi içinde barındıran -ve gerçekte Siyonizmin de kökeni olan- dinsiz anlayışla fikri mücadele yürütmektir.