18 Mart 2010 Perşembe

BİR İSRAİL ASKERİ VAHŞETİ ANLATIYOR


Lübnan'a ilk kez 19 yaşında, askere henüz yeni alındığımda gittim. Ve dahil olduğum birlik şu anda ismini vermek istemediğim kasabaya gönderildi. Bir evin kapısını kırıp içeri girdik, aileye bir kenara çekilmesini söyleyip, orta yaşlı bir adamı dışarı çıkardık. Gözlerini bağladıktan sonra ellerini arkaya bağladık ve ıssız bir yere götürdük. Dizlerinin üstüne çökmeye zorladık ve başının arkasına silah dayadık, eğer konuşmazsa onu öldüreceğimizi söylüyorduk. Tam o sırada BM görevlileri geldi ve adamı bıraktık. Eğer gelmeselerdi, olay daha da ileri gidebilirdi. Ertesi gün 10 yaşında bir Lübnanlı çocuğu sırf alay etmek için aldık. Ailesini zorla mutfağa kapadık ve çocuğu yakındaki bahçeye sürükledik. Komutanım çocuğun yüzünü yerlere sürerken, ben silahı kafasına doğrultmuştum. Komutan çocuğu kafasını uçurmakla tehdit ediyor olmasına rağmen, çocuktan hiç ses çıkmıyordu. Daha sonra yeni bir bölüğe atandım. Yeni mesai arkadaşlarım pisliğe daha alışıktılar... Yaşlılar, kadınlar ve çocuklar ilan edilen sokağa çıkma yasağı nedeniyle 24 saat boyunca evlerinde tutsak kaldılar. Erkekler ise meydana toplanmışlardı, hepsinin gözleri bağlıydı ve sorgulama için sıralarını bekliyorlardı. 
Acımasızlıklar bununla da sınırlı değildi. Bir istihbarat subayının oğlu olan Omri'nin en büyük zevki, kasabalıların üzerine ateş açmaktı... İsrail'in Lübnan'ı işgalinin ilk aylarında 12.000 - 15.000 insan hayatını kaybetti, ölen İsrail askerlerinin sayısı ise sadece 360'dı. İsrail'in kayıplarının hemen hepsi askerken, kurbanlarının çoğu sivil halktı.


Bu satırların yazarı olan James Ron şu anda John Hopkins Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.1


1- Boston Globe, 25 Mayıs 2000